Kükürt Tarihçesi, Fiziksel ve Kimyasal Özellikleri
Keşfi, MÖ 2000’li yıllara dayanmaktadır. Antik Yunan’da tapınaklarda böcekleri ve kötü ruhları kovmak için kullanıldığı bilinmektedir. Sicilya’daki Etna Yanardağı’ndan elde edilen kükürt, pamukların ağartılması ve şarap yapımı için kullanılmıştır. Kükürt, geçmişte tuz ve cıva ile birlikte tüm metallerin bileşeni olarak biliniyordu. Yaklaşık 4000 yıl önce Mısır’daki dini törenlerde kükürt yakılırdı. İncil’de kükürtten “cehennem ateşi” olarak bahsedilir. Antik çağ yazarlarından Homeros, Odysseia eserinde kükürdün böcek öldürme ve hava temizleme amacıyla kullanıldığından bahsetmiştir. Ortaçağ’daki savaşlarda kullanılan alevli silahlarda kükürt kullanılırdı. İlaç sanayisi tarihinde de kükürdün tonik olarak kullanıldığına dair kayıtlar mevcuttur. Romalılar, bazı hastalıkların tedavisinde ve ateşli silahlarda kükürdü kullanmıştır. Yanıcı özelliği sebebiyle tarihte çeşitli amaçlarla kullanılan kükürte, bazı tarihi mağaralarda sarı renkteki figürlerde rastlanmıştır. Geçmişte kiliselerdeki ayinlerde de kükürt yakılırmış. 17. ve 18. yüzyıllarda kükürtle ilgili bilimsel çalışmalar yapıldı, sanayide kullanılmaya başlandı ve sülfürik asit önemli bir içerik olarak tanımlandı. Fransız kimyacı Antonie Lavoisier, hidrojen ve oksijen bileşiği olarak kabul edilen kükürtü, 1777 yılında kimyasal bir element olarak tanımladı. 1810 yılında ise bu tanım Fransız kimyager Joseph Gay Lussac ve Louis Thenard tarafından yapılan deneylerle doğrulandı. Aralık 1894 tarihinde Alman asıllı Amerikalı kimyager Herman Frasch’ın kükürt elde etmek için geliştirdiği ve “Frasch yöntemi” günümüzde kükürt yataklarında hala kullanılmaktadır.
Periyodik tabloda “S” simgesi ile gösterilen kükürt, 16 atom numarası ile 6A grubu elementlerindendir. Kükürt, toz ve sıvı olarak kullanılabilen yanıcı ve patlayıcı bir ametaldir.

